Padişah Hediyesi Simit
Kimine göre simit kimine göre gevrek, uzun yıllardır hepimizin hayatlarına ve damağına girmiş bir lezzet. Bazen yolda atıştırmalık, bazense Pazar kahvaltımızın olmazssa olmazı. Yılların usta ellerinde yoğrulup, önce pekmeze bulanıp ardından susamlanıp fırına verilen kültürel yiyeceğimiz son olarak ingilizce sözlüklerde de türk menşeli ekmek olarak kendine yer buldu. Gelin milli yiyeceğimizin asırlar boyu süren tarihini tanıyalım.
Osmanlı Döneminde Simit
Osmanlı’da “simid-i halka” olarak bilinen yiyeceğimiz Arapça “samid” kelimesinden türemiştir. Geçmişi 14’üncü yüzyıla dayanan yiyeceğimiz Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’ne de konu olmuştur. Osmanlı saraylarında sadece simit için özel simit ustaları bulunurmuş. Bazı padişahların ramazan aylarında saf tutan askerlere simit hediye ettiği de biliniyor. Yani Osmanlı’da simide “padişah hediyesi” olacak kadar değer veriliyor. Anlayacağınız simitin zengininden fakirine ortak paylaşımlarımızı ve duygularımızı besleyeceği o zamandan belliymiş. Simit 17. yüzyıla gelindiğinde öylesine değerli olmuş ki ekmek ve simit fırınları birbirinden ayrılmış. Aslında simit bir bakıma saraylı idi. Zamanla çoğalan fırınlarla simitte Balkanlar’da ve Anadolu’da yayılmış. Yayıldıkça her yörenin kendine has dokunuşlarını da alan simit, kazan simidi, Ankara simidi, gevrek ve sütlü nuriye gibi çeşitleriyle günümüze kadar geldi.
Simitin Faydaları
Asırlık lezzetimizin bilinmeyen birçok da faydası bulunuyor. İçeriğindeki susam ve pekmezle kararında yenirse simit kahvaltı için çok iyi bir seçim. Susamın içinde bulunan sesamin ve sesamol vitamin, mineral ve antioksidan bakımından oldukça zengin. Ayrıca zengin demir içeriğiyle kansızlıkta doğal bir destek olan susam içerdiği lesitinle beyin ve sinir hücreleri için de yararlıdır. Susam yağının yüksek tansiyon ve kolestrol control altında tutmak için yardımcı olduğu da bilinmektedir.